Mesleğe yapım asistanı olarak başladığım günlerde, New York’ta çekilecek bir TV dizisi için teknik keşifteyiz. Keşifin sonunda; yapımcımız, daha birkaç sene öncesinde “Pulp Fiction”’ı çeken görüntü yönetmenimize, haftasonundaki çekim için ne tip 35mm film istediğini soruyor. Uzunca bir sessizlikten sonra, o ağır aksanı ile; Andrej Sekula: “Kodak” diye cevap veriyor. Yine sessizlik. Hepimiz birbirimize bakıyoruz, kimse bir sonraki soruyu soramıyor. Hemen sonrasında, ışık şefimiz, biraz da çekinerek, peki ne tür bir ışık, diye soruyor. Kısa bir sessizlik daha ve Andrej’in cevabı : “Big Light”.
Haziran 2018’de çektiğim RENAULT MEGANE reklam filminin hikayesi:
Türkiye’de çektiğim birçok reklam filmi gibi, bu hikaye, bana elektronik posta ile gelen, bir sayfalık bir senaryonun ilk cümlesi ile başlıyor:
“Filmimiz, öğlen vakti şık bir restoranın önünde açılır…”
Senaryo’ya şöyle bir baktıktan sonra yapım şirketimiz Filmpark’a; ışık şefi, kamera ekibi ve kamera ekipmanı opsiyonlarımı bildiriyorum. Sonrasında, filmin hissiyatını yönetmenimizin ağzından dinleyene kadar, film konusunda hiçbir şeye kafa yormuyorum. Çünkü ben New York’tan kalkıp Istanbul’a varıncaya dek birçok şey değişebiliyor, mesela öğlen çekilecek film gece filmine dönmüş olabiliyor.
İlk toplantımızda; yönetmenimiz Bahadır Karataş, filmi anlatırken, ben sürekli olarak notlar alıyorum. Bilhassa kullandığı sıfatlara dikkat ediyorum;… “ışıl ışıl, romantik bir restoran” diyor, “sıcak”, “beraber ilk yemeklerine çıkan bir çift” diyor…. ve sonra ekliyor: “karanlık bir film istemiyoruz”…
Ilk toplantı sonucu her şey çok daha net:
“Gece filmi, araba filmi, ışıl ışıl ve sıcak bir restoran ve karanlık olmayacak.”
Filmi çekeceğimiz gün, güneş 5:32’de doğuyor ve 20:34’te batıyor. Kısaca, bu “gece” filmimizi 9 saatin altında çekmemiz lazım. Devamlılık söz konusu olduğundan bence 21:30’dan önce motor diyemeyeceğimiz kesin. Çok hızlı çalışmamız lazım ve ön hazırlığımız çok iyi olmalı.
ÖN HAZIRLIK ve MEKAN:
Bir film için mekan çok önemli. Herhangi bir mekanı en iyi şekilde kullanabilmek beceri ve deneyim istiyor. Film için doğru mekan zaten kendini belli ediyor. Yanlış mekan ise ne kadar zorlansa da tatsız bir sonuç veriyor. Kendinden ışıltısı olan, arabamızın üstüne güzel yansımaların düşebileceği bir mekan lazım bize. Ve tabii ki gece 23:00’te yanık olan ışıkların, sabah 5:00’e kadar olabildiğince açık kaldığı bir mekan olmalı. Mekanda fotoğraf çekerken, sensörü; set günü çekeceğim kameranın sensörüne yakın bir fotoğraf makinesi kullanıyorum. Böylece hangi lensleri kiralayacağımız konusunda kafa karışıklığı olmuyor. Işık ve mizanseni düşünüp yüzlerce fotoğraf çekiyoruz.
Filmimiz üç bölümden oluşuyor; restoran önünde geniş bir açılış planı, araba yol alırken araba içi oyuncu diyalogları ve kapanış olarak arabayı güzel bir ışıkta gördüğümüz, yolda giden araba planı. Ben sadece açılış planı ile ilgili notlarımı paylaşacağım.
Bu planların hepsi birbirine yakın mesafelerde olsa ne güzel olur değil mi? Ama maalesef, son araba planımız, diğer iki planı çektiğimiz mekana, araba ile 30 dakika mesafede. Iki ayrı gece gidip, sabahın erken saatlerine kadar mekanlara bakıyoruz, açılarımıza karar veriyoruz, ışık devamlılığı gece boyunca nasıl, görüyoruz.
Açılarımız belli olduktan sonra, bir akşamüstü oturup; yönetmen, yapımcı, birinci reji, çizerimiz ve ben; “storyboard” çiziyoruz. Artık filmi anlatabilmek icin hangi kareleri çekeceğimiz belli.
Bundan sonra ışık, lens, kamera hareketi ve teknik kaygıları daha detaylı düşünmemiz gerekiyor. Ekip Amirleri ile konuşup; ekip, ekipman ve filmin genel görselleri konusunda anlaşıyoruz. Güvenlik açısından ve daha iyi oyun verebilmelerini göz önüne alarak, yolda giden oyuncu arabamızı “low loader” üstünde çekmeye karar veriyoruz.
IŞIK:
Mekan içi ışıklarımızın gücü, niteliği ve nerelere yerleştirileceği az çok belli. Restoranı sıcak gösterebilmek için dışarıyı düz tutup, içerideki ışıkları biraz dimmerden kısmak önemli. Ayrıca Renk’te de bu sıcaklığın seviyesi ile daha iyi oynayabiliriz.
Araba için yukarıdan büyük bir soft box lazım. Işık şefimiz Giray Gergin ile 8mt x 4mt büyüklüğünde bir aparat konusunda anlaşıyoruz. Içindeki 12 x 2Kw Quartz lamba dimerlere bağlı olacak. Ağırlığı 400kg olucak bu softbox için en az 500kg taşıyabilen 53mt. çift eklemli bir vinç lazım. Mekan çevresindeki yollar, dükkanlar çekim saatlerinde açık olacağı için bu vinci biraz uzağa konuşlandırıp, lambamızı vinç kolu ile arabanın üstüne uzatacağız.
Arabanın üstüne yansıma yapmak için kamera yanından yol boyunca yerden 30cm yükseklikte Kino lambaları yerleştireceğiz. Ayrıca arabanın ön panelinin daha belirgin olarak ortaya çıkması için araba önüne büyükçe bir ışık yapmalıyız. Bütün bunlara ilaveten sokağın genel aydınlanması için orta kuvvette ışıklar kullanacağız. Gece 21:30’da motor diyebilmek için, bu kadar ışığı kuracak ekibin 16:00’da işbaşı yapması gerekiyor.
ÇEKİM:
Planladığımıza yakın, set saatinden 6 saat sonra gece 22:00’de motor diyoruz. Bu kadar fazla ışık ile, ışık provası yapmamıza imkan yok, Yap-Boz lüksümüz yok. Ben normalde en kolay sayılabilecek çekimden önce bile uyuyamam. Devamlı olarak, B planımız var mı, C planımız ne olmalı diye düşünürüm. Çekimimiz yağmur nedeni ile bir hafta atınca, ışık şefimiz Giray boş durmadı, setimizin ufak bir maketini inşa edip, temsili ışık provası yapıp, benimle paylaştı. Böylece çekime kafamız daha rahat bir şekilde girebildik. Çekim gecesi set ekibinden yerleri ıslatmalarını istiyoruz.
RENK:
Renk’te daha önceden beraber çalıştığım Bora Gökşingöl ile çalışmak çok rahat oldu. Odaya girdiğimde gördüğüm ilk kare, renk olarak zaten %90 yayına hazırdı. Genelde bir reklam icin 10 saat gibi bir süre “renk” yapsak da, bu filmi daha kolay hallettik. En çok dikkat etmemiz gereken; arabanın ışığı, yansımaların seviyesi, genel parlaklık seviyesi ve arabanın renginin doğru renk olması idi. Ondan sonra oyuncuların ten renklerinin ayarı ve genel olarak araba içi ışığının, dışardaki mekana göre seviyesini dengelemek icin uğraştık.
KAMERA: AlexaMini RAW 2.8K, 2.39 çerçeve oranı, 400EI
LENSLER: Master Prime setinden 18, 21, 25, 32, 40, 50, 75 ve 100mm. Çekime iki Alexa kamera gelmesi bizi biraz daha hızlandırıyor. Açılış planlarını A Kamera ile çekerken, B Kamera low loader’ın üstündeki arabanın kapısına monte ediliyor. Kamera Asistanımız Fatih Yirmibeşoğlu, benim yanımda A Kamera ile çalışır iken, onun ekibi, monte işini kontrol ediyordu.
Master Prime’lar senelerden beri VFX, gece ve plato çekimlerinde tercihim oluyor. Lens aralıkları çok iyi, keskin ve Istanbul’da daha kolay bulunabiliyor. Çok ihtiyacım olursa T1.3’te çekebilirim. Bu filmde genelde T2.0-2.8 civarı çalışmayı tercih ettik. Nedeni ise arka planda, kontrolümüzde olmayan, bir sürü dükkan, afiş, reklam, yazılar ve diğer marka arabalar idi. Arkayı biraz daha flu’ya atabilmek ve tam açık diyaframda çekmemek için bu lensler ile çalıştık. Ayrıca, hiç bir işimde lens önüne kozmetik filtre kullanmayı tercih etmemişimdir.
Yandaki fotoğraftaki açılış planını incelerken iki noktayı unutmamak gerekiyor; birincisi, arabamız hareketli ve hareket ettikçe, ışık ve yansıma aldığı yerler değişiyor. Diğeri ise; kamera ile araba arasındaki yolları trafiğe açık bırakmamız lazım. Yola ışık ayağı veya diğer hiçbir ekipman koyamıyoruz.
Detaylara bakacak olursak;
- Uzaktan, yumuşak ve maviye kaçan, gece hissini pekiştiren bir ışık
- Bkz. 10
- Restoranın girişini bu köşeye taşıdık. Girişi biraz daha belirgenleştirmek için, biraz daha aydınlık tuttuk. Sanat Yönetmenimiz Tural Polat ile anlaşıp, girişe yüksek bir resepsiyon masası, kırmızı halı, kendinden ışıklı bir “Restorant” tabelası ve tabelanın iki yanına giriş ışıkları koyduk. Çıplak ampuller ile “pırıltılı atmosferi” pekiştirdik.
- Arabanın ne marka olduğunu ilk burada gördüğümüz için ön amblemini ve ızgarasını aydınlatmak için bayağı uğraştık.
- Masaların üstündeki beyaz örtüler ve ufak lambalar hem oyuncuların yüzünü aydınlatıyor, hem de “ışıl ışıl” sıfatına yakışıyor.
- İçeride köpükten dönen 1kw ışıklar, restoranı ortaya çıkarıyor ki diğer mekanlardan ayrışsın, nerede başlayıp nerede bittiği belli olsun. Tavandan asılan çıplak sıcak lambalar restoranı daha bir romantik hale getiriyor.
- Vinç’te asılı duran 8m x 4m lik soft box ışığımızın kaporta ve ön cam üzerindeki yansıması.
- 8-Kameranın sağından yere yakın olarak koyduğumuz uzun floresanların arabanın yanağında oluşturduğu yansıma.
- Yönetmenimizden gelen “arka kapının camı biraz karanlık kaldı, ne yapabiliriz?” sorusu üzerine yapabildiğimiz dolgu. Kapı camında gördüğümüz, tabiiki zifiri karanlık olan gökyüzünün camdaki yansıması. Araba hareket etmese belki olabildiğince yaklaşıp büyükçe bir beyaz bez ile bunu çözebiliriz, fakat yolu kapatamıyoruz. Ayrıca koyacağımız bu bezlerin yansımasını restoranın kendi camlarında görmeye başlıyoruz. Olabildiğince uzağa ve yükseğe bir beyaz bez ile bunu çözmeye çalıştık, bence fena da olmadı.
- Türkiye’de ilk çalışmaya başladığım yıllarda, değişik boydaki tahta çubukların üstüne, porselen aplikli çıplak lambalar yaptırmıştım. Senelerdir kullanıyoruz. Işık ve Set ekipleri birleşip, bunların adını “Kalas Light” koymuşlar. İsmi de öyle kaldı. Bir tanesinin, karenin içinde, kendini saklamadan gözükmesi hoşuma gitti.
Hep söylediğim bir deyim vardır; “Bu şartlar altında, bu kadar”. Daha uzun bir gece de çeksek, tabii ki daha rahat çalışırdık, fazla yorulmazdık. Mesela araba içi ön panel yakın çekimlerinde daha fazla ışık kullanabilmeyi akıl ederdim. Veya vinçteki soft-box’ın daha rahat hareket edebilmesi için sokak lambasını çekimden önce söktürtmeyi düşünebilirdim. Belki Low-Loader üstündeki çekimlerde MOVI gibi bir sistem kullanabilirdim. Ama sonuçtan çok memnunum. Bunda, 16 saat boyunca canla başla çalışan bütün ekip arkadaşlarımızın payı çok büyük.
Işık yapılmasını beklerken bir ara yönetmenimiz bana: “güzel gözüküyor” dediğinde, ben: “evet…. güzel olunca, güzel oluyor” diyorum.
Bazen öyle oluyor, her şey çalışıyor. Önceden planladığımız gibi.
Kare güzel, ışık güzel, fazla kurcalamadan hemen çekmek lazım. Ve bu nadir anların farkına varıp, keyif almak lazım.
Bütün meslektaşlarıma 2019’da güvenli setler, keyifli çekimler diliyorum.
Görüntü Yönetmeni Suat Kutluğ, GYD